Kimdir bu yorgun adam ?

São Tomé & Príncipe
Etrafındaki herşeyden yorulmuş yalnızlığın everest'ine ulaşmış beklentisiz yalnız ve çok yorgun bir ruha sahip genç bir beden var burda... Dünya dışında yaşayan sadece yazmayı seven biri...

Hacı bizde ne ararsan burda

4 Kasım 2015 Çarşamba

Ruhun Hayatla Savaşı

Kağıdı kalemi yazı yazmak için elime almayalı baya oldu son paylaştığım baya eski bir yazımdı.

Yazmaktan korkan,çekinen biri olmuştum.
Uzun bir aradan sonra cesaretimi toplayıp yazmaya başladım.

Kötü bir haberle başlayım, hayat denilen o nalet şeye yenildim.
Çok çetin bir savaştı fakat gücüm buraya kadarmış. Hayat öyle bir esir aldı ki ruhumu,bedenimi ne kurtulabiliyorum ne de ölebiliyorum...
Dünyalık bütün dertler başımda şu sıralar, ruhumun çektiği acıyı hiç saymıyorum. Borçlar,omuzuma yüklenen yükler,gelecek kaygısı asla istediğimiz gibi olmayacak bir geleceğin kaygısı,kendime olan inancımın her geçen gün kaybolması, bu savaşın bana yaşattıklarının ufak bir kısmı sadece.

Ruhum benliğini ha kaybetti ha kaybedecek...

Hayatla yaşadığım savaş çok net bir bozgunla sonuçlandı. En büyük cezayı verip ruhumu 'Toplum ve Dünya' denilen bir kafesin içine tıktı. Bedenimin nerede olduğunun pek önemi kalmadı artık. Kendimi bilim kurgu filmlerinde ki android robotlara benzetiyorum. Ruhum kilit altında bedenim ise çoğulluğun,toplum denilen saçmalığın direktiflerini sorgusuz sualsiz yerine getiriyor. 'Okulunu bitir ! Sonra okuduğunun boş,yetersiz olduğunu söylesinler. Sınava gir desinler,sınav için kurs desinler,kurs için para,zaman,gençlik desinler, sonra hepsini teker teker elinden alıp şimdi bizlere yani yaşaman için gerekli olan herşeyi elinden alan bu düzen için çalışcaksın desinler.
Birkaç yıl öncede bunun farkındaydım.
Sikerler öyle işi dedim,hiçbir şey benim elimden ruhumu alamaz dedim.
Savaştımda bunun için.
Ama sonu bozgun.
Hayat denilen bu düzen beni yendi ve herkesi de teker teker yenecek.
Ben tükendim, tüketti,parçaladı,yok etti,kül etti...
Tek bir şeye inancım kaldı. Ruhumun o kafesten çıkmasına yardım edecek bir ruh vardır elbet bu dünyada ve o beni kafesimi bulduğunda küllerimden yeniden doğacağım, işte o zaman bu savaşı hayatın kurallarına göre oynayacağız...

25 Ekim 2015 Pazar

Bil istedim...

Selamun Aleyküm

Baya oldu değil mi yazmayalı belki bir yılı geçmiştir.
Çok boşladım buraları, birazda boşlamam gerekiyordu diyebilirim...
En son yazımdan bu yana hayatımda bir çok dalgalanmalar oldu fakat sonunda geldiğim nokta yine aynı...
Buraya gelme nedenimde bu zaten.

Hayat yine rutine bağladı gidiyor benden tamamen bağımsız bir şekilde.

Başlayım artık değil mi ?

Saat 06.05 yatağa uzandım tavana bakıyorum,perdesi çekilmiş camdan yansıyan sokak lambasının turuncumsu rengi hafiften aydınlatıyor odayı,birazdan oda söner.
Masada üst üste yığılmış kitaplar bir karaltı halinde sokak lambasının ışığını kesiyor biraz olsun. Halbuki insanlığı aydınlığa çıkarıyordu bir zamanlar, çok güzeldi o zamanlar, değerini biliyorduk yaşamanın,insan gibi yaşamanın değerini biliyorduk...

Kaç gecedir sabaha uyanıyorum, güneş artık tavır almaya başladı galiba bana. Aylardan hangisi günlerden ne bilmiyorum,saymayı bırakalı çok oldu...
Sabah saatlerinde yapılan kahvaltıya ardından yakılan sigaraya ve tavşan kanı çaya hasretim...
Sahi bunu en son ne zaman yaptım bilmiyorum.

Uyku ile aramın fena halde bozuk olduğunu anlamışsınızdır. Sebebini bilmiyorum yatağıma bile tavır aldım koltukta yatıp kalkıyorum. Belki de koltuk yüzünden uyuyamıyorum deyip iyimser olamayacak kadar batmış durumdayım,işin aslı bu.
Telefonumun zil sesini unutmamak için arada ayarlarına girip çalıyorum...
Olur ya belki biri arar şaşırmayım o ses de ne diye.

Farkedilmeyecek kadar sıradanlaştığıma mı yoksa gerçekten yokluğun içinde kaybolduğuma mı yanayım bilmiyorum...

Yiten umutlar,
kaybedilen amaçlar,
sorgulanmak istenen ama sorgulanamayanlar,
adı dahi ağıza alınamayanlar,
kaybedişler hiç kazanılmamışlar,
gidenler hiç gelmeyenler,
demlikte acıyan çaylar,
yarısı içilip söndürülmüş zift gibi sigaralar,
sokaklarda sönen turuncumsu lambalar,
bitmesi istenilmeyen ama biten kitaplar
hiç canımı sıkmadı ki benim...

Şimdi sen canımı yakmak için çekip gittin ya bil istedim,
kül olmuş bir can ikinci defa yanmaz.