Kimdir bu yorgun adam ?

São Tomé & Príncipe
Etrafındaki herşeyden yorulmuş yalnızlığın everest'ine ulaşmış beklentisiz yalnız ve çok yorgun bir ruha sahip genç bir beden var burda... Dünya dışında yaşayan sadece yazmayı seven biri...

Hacı bizde ne ararsan burda

31 Ocak 2013 Perşembe

Korkulacak Adam..!

Kaybolmuşum kalabalıklarda bilmiyorum nerelerdeyim..
Çok yorulmuş be kalbim çok çekmiş aşktan meşkten ayağa kalkacak dermanı kalmamış...
Hani şu amerikan filmlerinde evlerin altında olan bodrumlar var ya işte o bodrumun en kuytu köşesine atılmış duyguları işkence gören ve kalbi kalın bir toz tabakası ile kaplanmış biriyim ben işte..!
Çok ağır işkenceler gördü bu duygular arkadaş..!
Direnende oldu işkencede ölende..!
Acıma öldü..!
Pişmanlık öldü..!
Korku öldü..!
Güven çoktan teslim etti ruhunu...!
Çok yordunuz lan beni çok..!
Seni öldürmeyen şey güçlendirir diyorlarmış,
Hasiktir lan ordan öldürmeyen şey süründürüyor a....koyum
Süründürün bakalım işkence görmüş duygularımı öldürmeyin..!
Ama şunuda unutmayın lan ben var ya ben sırf hayata gıcıklık olsun diye azraile inat gülen biriyim lan..!
Elbet düştüğümüz gibi kalkarız varsın elimizden tutmasın kimse ama varya kalktığım gün korkun lan..!
Eskiden bi şömine başında şarabımı yudumlayıp o şömineden çıkan ateşin sesi eşliğinde güzel aşk dolu şiirler yazmak ve kitap okumayı hayal ederdim...
Ama hayat bizi o ateşin tam ortasına attı ve o dakikadan sonra bende hayallerimi ona göre değiştirdim..!
Bu hayat bize çok çelme taktı her defasında elimizden tutan olmadı bizim..!
Az kaldı ayağa kalkmaya az yok bundan sonra iyi olmak...
Bir filmde de denildiği gibi artık iyi niyetimin son kullanma tarihi geçti bundan sonra sizin o güzel hayallerinizin kabusu olacağımı aklınızdan çıkartmayın..!
Sevilcek bir adamdım belki iyi bir adamdım ama artık tek bir sıfata sahibim bu saatten sonra ben sadece korkulacak adamım..!

29 Ocak 2013 Salı

Adaletini seveyim be dünya..!

Ey dünya sana diyorum sana
En büyük görevinmiydi
Hayalleri yıkmak
Nasıl bir zevk aldığını anlamak mümkün değil...
Bizden çaldığın hayallerle
Çok ağır geliyorsun dünya artık
Oysaki bilmezmiydin hayal mahsülüydü benim hayatım
Anlıyorum özünde vardı dönmek
Ama karaktersiz değildin be dünya
Eskiden ne de güzeldin...
Ağlatmazdın bizi
Çok hayal kurardık eskiden
Çalmazdın Yıkmazdın!
Ne değişti be dünya
Bize sevmeyi hayal kurmayı öğreten sendin
Şimdi neden yıkıyorsun onları dünya
Hani nerde adaletin eğer buysa adaletin
Ben senin..
Adaletini seveyim be dünya..!

Bi nolur git S*ktir git LAN..!

Hayatla bu aralar bi alıp veremediğim var benim
Yada onu bana aşırı bir garezi var...
Karşı koyulmaz bir gücün var anlıyorum
Ama...
Yanlış adamla uğraşıyosun be hayat..!
Tükenmiş birinden ne alabilirsin ki
Senden umudu kalmamış birinden ne alabilirsin..!
Yanlış kişiyi seçmişsin yıkacağın hayallerim kalmadı benim
Bırak benim peşimi artık...
Hayalleri olan milyonlarca insan var git hadi git..!
Gitte adaletini (!) göster hayalleri olanlara..
Hani adaletin vardıya göster tüm dünyaya..
Tükenmişliğin çaresizliğin dibine vurmuşum..
Bi nolur git artık s*ktir git lan..!

3.Sınıf Karaktersizler..!

Offf ulan off geldik yine koduğumun yerine...
Lan nereye gitsem olmuyo ne yapsam olmuyo bu sıkıntıyı atamadım bi türlü...
Yine girdik melankolik moda aslında bu modda yazmak istemiyordumda duramadım yine...
Hayatta her zaman ki gibi en çok değer verdiklerimizden yedik en ağır darbeleri...
Sırtımızdan vurulduk nasır tuttu işlemez oldu artık acılar...
Gönlümüz kalbimiz tuz buz oldu...
Devir öyle bir devir ki tuz bile koktu lan..!
Yaşamaya mecalim kalmadı be hayatımı s*ktiniz...
Evet evet size söylüyorum dost geçinen dalkavuklar hayatımı s*ktiniz...
Doğru ya aslında hata bende size ben verdim bu fırsatı...
Kardeşlik heee yiyim lan sizin kardeşliğinizi..!
Aslında sizde haklısınız kardeşi s*kmek moda bu aralar...
Sizde modayı sıkı takip edenlerdensiniz anlaşılan
Alayınızın ................!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
Yola çıkmayı geçtim şurdan bakkala bile gitmeye değmeyecek insanlarmışsınız lanet olsun lan sizi tanıdığım güne lanet olsun lan şu koduğumun şehrine ilk ayağımı bastığım güne..!!!
Siz varya siz büyük yavaşkmışsınız helal olsun..!
Siz varya siz adam satma rolünde oscarlıkmışsınız helal olsun..!
Siz varya büyük oyuncusunuz helal olsun...
Biz rol yapmayı beceremeyenler hep kaybeden olduk...!
Varsın kaybedelim ama gün gelir devran döner...
O gün gelecek siz yine rol yapcaksınız siz yine adam satmada başrolü oynayacaksınız ama bu sefer yönetmen koltuğunda bizler olcaz bakalım o zaman ne yapacaksınız lan şu a...... koduğumun dünyasının üçüncü sınıf karaktersiz oyuncuları..!

28 Ocak 2013 Pazartesi

Pazartesi mi onun ben ta a.......k.......

Ağır bir pazartesi sendromu yaşıyorum atlatamadığım...
Doğru ya hayatımın en nalet günleriydi pazartesi günleri...
Bir pazartesi günü gelmiştim dünya'ya
Bir pazartesi başlamıştım ilkokula,liseye,üniversiteye...
Ve yine bir pazartesi başladım para peşinde öyle dünyevi işlerin peşinde koşmaya...
Yağmurlu bir nisan günü ve yine nalet bir pazar günü başlamıştı kalbim farklı atmaya...
Ve yine bir pazartesi günü bırakılmıştım tek başıma...
Şimdi söyleyin bana sevebilme ihtimalim var mı pazartesileri..!
Ben hayatıma ne kaybettiysem pazartesi günü kaybettim...!
Çocukluğumu bir ilkokul kaptı aldı elimden bir pazartesi günü...
Gençliğimi bir lise aldı elimden bir pazartesi günü...
Hayatımın en güzel yıllarını bir üniversite aldı elimden bir pazartesi günü...
Kalbimi çaldı bir prenses benden bir pazartesi günü...
Ve yine o prenses kalbimide alıp gitti bir pazartesi günü..!
Söyleyin lan şimdi ben mi seveyim pazartesi gününü..!
Sonra diyorlar ki psikolojik bir sendrom pazartesi sendromu...
A.... koduğumun günü psikoloji mi bıraktı lan !!
Hayatımızı S*kmiş daha bana sendrom diyosunuz..!
Her pazartesi gününü merakla bekliyorum...
Acaba bugün hayat beni hangi pozisyonda S....ecek diye..........

Yanlış yollar..

Her zaman derim doğru yolda durmaktansa yanlış yolda yürümeyi tercih ederim...
Belkide bu yüzdendir kısa vadede yaşadığımız kayıplar beni yanlış yolda olduğum için yargılayanlar hala bekliyorlar doğru (!) yollarında...
Bilmiyorum ama yanlışsada yalansada yol benim yolum arkadaş...
Benimle beraber bu yola çıkmaya çalışanlar oldu dedim bak sonra bırakma yarı yolda sıkıntılı benim bu yolum ben haricinde herkese yanlış bu yol abartı geldi heralde dediklerim ben sonuna kadar bu yolda seninleyim diyenler vardı...
Nerdesiniz lan...!
Vay be arkadaş daha ilk adımlarında geri dönenler oldu yolun yarısına gelip geri dönenlerde oldu..
Ama yılmadım ben yola tek başıma çıktığımdan zor olmadı tek yürümek...
Ben belki hiç bir zaman iyi bir adam olmadım ama kimsenin adamıda olmadım bu böyle biline..!
Ferman gibi oldu ama neyse artık bilinsin yani böyle...
Hayatın tadı tuzu kaçmış geçen dedim ya dünyanın a.koymuşuz  insanlık denilen birşey kalmamış...
Ulan isyan ede ede bir hal oldumda sevilcek bir yanı kalmadı ki amk..!

27 Ocak 2013 Pazar

Bir Amerikan derki ; Hepinizin canı cehenneme pislikler..!

Evet baştan uyarıyım bu sefer okuyacaklarınız daha öncekilerden daha çok +18 olcak ona göre sonra aaa bu ne rezillik terbiyesizlik demeyin arkadaş..!
S*keyim lan böyle dünyayı resmen a. koymuşuz dünyanın bugün bi dışarı çıktımda insanlığımdan utandım lan..!
Dünya'nın en nalet canlı türüyüz bilmiyorum haberiniz var mı ?
Millet birbirini s*kmek için gösterdiği çabayı azcık insan olamak için gösterse ne güzel şeyler olurdu..! 
Ama..
Öyle değil işte uçkurumuzun peşindeyiz o nalet olası çıkarlarımızın peşindeyiz ulan karşıma çıkan herkes mi böyle olmak zorunda herkes mi lan şu anasını sattığımın dünyasında..! 
Hepinizin canı cehenneme gidin koşun çıkarlarınızın peşinde a. koduğumun yaratıkları koşun s*ktirin gidin etrafımdan benim kendime hayrım yok lan size benden ekmek çıkmaz bu saatten sonra..!
Biri vardı hayatımda çıkar peşinde koşmayan beni çıkarları için değil gerçekten sevdiği için seven onuda kaybettim o gitti artık...
Şimdi sizde s*ktirin gidin aslınız kirden gözükmüyor insan taklidi bile yapmayı beceremiyorsunuz lan defolun gidin kafayı yiyeceğim artık..!
Ne lan bu bu nasıl bir dünya işi biten insanlar kesiyo selamı muhabbeti lan oğlum siz ne kadar yavşak insanlarsınız çiğ süt emmiş insanoğlu ne yapsa yeridir ama artık insanlardan sıkıldım lan hayatımı s*ktiniz yetmedi dünyanında a. koymuşsunuz lan yeter nedir bu dünyanın sizden çektiği..!
Lan nolur bi gidin s*ktirin gidin artık aslınız kirden gözükmüyor artık..!

Çok B*ktan Bir Pazar..!

Ne kadar boktan bir gün ya nerdeyse elimi attığım herşey seni hatırlattı bugün olmayan aklımı bile yitirmek üzereydim...
Çok farklı düşüncelere daldım bugün seni düşündüm gerçi ne zaman düşünmüyorum ki nasıl duruyosun bilmiyorum ama benim dakikada bir elim telefona gidiyor gerçi senin mesajların eksik olmuyordur kardeşlerin falan hani ;) bizde yok öyle şeyler...
Harbi harbi yalnızlığın everestine çıktım şaka falan değil nirvanaya ulaştım birazdan buda'yı falan görürüm heralde...
Yazma hevesim bile kaçıyo bazen lan diyorum napıyorum ben ne amaçla yazıyorum sonra diyorum tabi ya başka bir halta yaramıyorumda ondan yazıyorum...
Ah ulan ah efkarlandım şu dolapta yarım kalan bir rakı olcaktı dur onu bi ıslatıyım ben dertlendim yine...
Rakı tek başına içilmez diyenlere sesleniyorum rakıyı keyf için içiyosan muhabbettir mezen derdinden içiyosan      yalnızlıktır ona yakışan ;)
Biliyorum çok daldan dala atlıyorumda ne yapalım bazı konuların üzerinde fazla durmamak gerek s*ktir edin bi üstadın da dediği gibi maydanozda cilde iyi geliyormuş takılmayın böyle şeylere...
Hadi eyvallah ben yavaştan uzayım rakının buzu erimesin hayat gibi tadı kaçıyo sonra ;)

26 Ocak 2013 Cumartesi

Hayatta herşey unutulur ama hafızana kazınan gülüşler asla ..!

Bugün İnto The Wild isimli filmi izledim..


Nasıl imredim Alexsander Supertramp'a anlatamam izleyen varsa bilir adamın yaşam tarzını ama izlemeyenler için özet geçiyim ben diyorum ya yalnızlığın nirvanasına ulaştım diye bu adam yalnızlığın nirvanası olmuş zaten öyle böyle değil ya aynı onun gibi başımı alıp gidesim var insanlardan uzaklaşmak herşeyden şu güzelim evreni batıran kahrolası insanlardan kendimi tamamen uzaklaştırmak istiyorum ebesini siktik lan dünyanın içine edilmiş ama sifonu çekilmemiş klozete döndü dünya tamam benzetme biraz iğrenç oldu ama tam olarakta böyle..!

Gerçi Alex gibi başımı alıp gitmeye kalksam otostop falan çekiyim derken sınır dışına çıkmadan ölürüm heralde..!

Her zaman ki hayallerimden biriydi böyle hiç kimseye haber vermeden basıp gitmek yol nereye ben oraya sırt çantamı alıp gitmek istedim..

Aslında isterse insan yapar basar gider gitsene diyenlerde oldu onlara burdan sesleniyorum tabi giden siz değilsiniz ya sallayın anasını satıyım...

Ağzımı bozdurdular yine ulan nereye gidiyosun aranızda en yalnız olan ben bile basıp gidemedim öyle kolay değil...

Sen ne kadar yalnız olsanda senin ne kadar umrunda olmasada etrafındakiler yok işte adı yok ama bağlıyo seni bişey olduğunu yere kimse alex gibi olamayacak bu dünyada hayali bi karakter o..!

Deliler gibi istedim basıp gitmeyi çantamı bile hazırladım kaç defa ama yok işte o kapıdan çıkamadım lan çıkamadım..!

Çok istedim yıkık dökük salaş bi kulübem veya karavanım olsun basıp gidiyim ölene kadarda bir insan yüzü görmeyim istedim...

Sonra içimden bir ses o s*ktiğimin sesi dedi ki hassktr lan nereye gidiyon herşeyi bırakıp bi elindeki telefonu bırak ilk önce şu dünyanın gerekli ama en yavşak icadını bırakta göreyim seni dedi..!

Soruyorum hangimiz bırakabiliriz..!

İçimdeki ses haklıydı aslında içimdeki ses her zaman haklıydı...

Gitme dedi gittim, sevme dedi sevdim, ağlama dedi ağladım,değmez dediğini en değerlim yaptım...

Ama o s*ktiğimin sesi bunları öğretemedi bana en başında...

Her neyse o ses şimdide diyor ki git hadi s*tir ol git bakma resmine diyo...

Unutacaksın diyo unutmalısın diyo...

Ulan başımı alıp s*ktir olup gitsemde dünyanın en uzak dibinede gitsem o gülüşünü unutamam lan unutamam...

Hayatta herşey unutulur ama hafızana kazınan gülüşler asla ..!

Yorgun..!

Gözleri dalmıştı adamın...
Tadı kaçmıştı şarabın...
Yorgundu elleri, 
Tutamıyordu... küfrederek kalemi!
Yorgundu yüreği...
Forsaydı...
Çekemiyordu artık küreği...
Durgundu...
İzlemiyordu lütfederek alemi...
Yorgundu yüreği adamın...
Küçülüyordu gözbebekleri...
Küçülüyordu adımları
Büyüdükçe metre karesi odanın.
Dağılıyordu kırmızısı...
Ülserine şarabın...
Yorgundu yüreği adamın...
Değeri beşpara etmezdi yırtık sayfaların! 
Ciğeri beşpara etmezdi, 
okurken gülen tayfaların!
Yorgundu işte... 
Yorgundu yüreği adamın!
Bir parça ıslaklık kalmıştı gözlerine yakın! ve...
Sende sus... Ağlamak deme sakın! 
Ne aşkın ne de sevdanın...
Prosedürü eksik kalmış bir yerinde yaşamın...
Tam ortasında kalmıştı...
Yüreği yorgun adamın! 
Ortası olmayan kenarlarda,
Kenarı olmayan ortalar, yırtık resimlere saklanırken...
Yorgundu işte...
Yorgundu yüreği adamın!
üç beş tadı kalmışken yaşamnın,
Hoş gelsede...
Hoş gitsede...
Yüreği kanadı kırık bir kuşun yüreğine yakın...
Yüreği... Yorgun Adamın

''Bugün pazar ve ben yine çok yalnızım...''


Neden bilmiyorum ama nefret eder oldum artık sanki yalnızlık kat be kat artıyo biraz sever gibi oldum ama hiç sevmedim aslında...
Yok öyle güzel pazar kahvaltıları sevgilinle yada ailenle..
Varsa zeytin peynir birazda varsa cebimizde üç beş kuruş bir simit ve olmazsa olmazım alüminyüm çaydanlıkta demlediğim o mükemmel çay...
Yok öyle mükemmel masalar bizde arkadaş taze sıkılmış portakal suyu bilmem ne yok binbir çeşit peynir reçel bal kaymak..!
Dedim ya zeytin peynir varsa simit bide o güzelim ince bellide tavşan kanı çay...
Mazide kalmış gazete sayfaları serili bir masanın üstünde buharı çıkan çayımı yudumlarken hep o haberleri okurum o masaya serdiğim kağıtların hepsi üçüncü sayfa haberleri ile doludur...
Hayatı öğretiyor bana... 
Yok öyle bizde arkadaş portakal suyumuzu içerken ikinci sayfada hangi jet sosyete ne yapmış nerdeymiş diye okuma
Bugün pazar yalnızlık senfonisinin en hüzünlü parçası çalıyor beynimde...
Şaka lan şaka ne senfonisi yine uykusuzluğun verdiği o ağrı var kafamın içinde sanki filler şey yapıyor..!
Pazar kahvaltılarımı çok seviyorum ya iki lokma bişey yedikten sonra demli bir çay daha koyuyorum kendime  yanınada bi sigara şöyle derin bir nefes çekiyorum...
Sonra devam ediyorum sofra bezi niyetine kullandığım üçüncü sayfaları okumaya biraz sövüyorum biraz sayıyorum...
Sonra diyorum bizide yazacaklar mı gazetelere adımız çıkcak mı sonra bakıyorum birinci sayfada yalan söyleme sanatının ustaları var ikinci sayfada o yavşak ! hayatları olan jet sosyete denilen sonradan görmeler var üçüncü sayfada da ya hırsız ya tecavüzcü ya katil yada maktül var diyorum ki lan bu ne bu memleketin düzgün bir adamı yok mu buralara yazacak sonra diyorum siktir et ya çıkmasın ismin unutulsun gitsin isminde cisminde...
Her zaman ki gibi sigarayla çayı aynı anda bitiriyorum son dumanı çekip kül tablasında söndürdüğüm izmaritin ardından son yudumumu içiyorum...
Masama geçip yazmaya başlamak lazım artık kahvaltımızıda yaptık bi sigara daha yakıyorum bir nefes çektikten sonra koyuyorum başlığı...
''Bugün pazar ve ben yine çok yalnızım...''

25 Ocak 2013 Cuma

yorgun bir adam..

yorgun bir adam..
gözlerinin içinde hüzün ve biraz da acı…
artık mecali kalmamıştı hayatla ve hayatın yansımalarıyla uğraşmaya..
yorgundu bu adam ölesiye yorgun…

her şehirden izler vardı ruhunda, her acıdan biraz karamsarlık…
ve çizgiler… derin mi derin çizgiler…
her çizgide biraz daha yorgunluk, biraz daha şehir.

hayatı darmadağındı ama bir o kadar da düzenli.
yol gösteriyordu insanlara, bir o kadar da kaybetmişti kendi yolunu..

sadece yorgundu bu adam…
geceleri uyuyamıyordu çünkü derindi çizgileri,
derindi acıları..

içindeydi insanların bir o kadar da dışında…
bambaşkaydı karamsarlığı, hayata direnmenin ta kendisiydi…
en önemlisi yalnızdı bu adam, kendi içinde tamamen yalnızdı..
gece kadar yalnız ve umut dolu…

her gece biraz daha yaşlanıyordu umutların içinde ve her gece daha da artıyordu yorgunluğu
sarılıyordu kendine kendine uyurken,
dolaşıyordu şehirleri birer birer…

Gün gelecek..!


Gün gelecek,etrafında beğenmediğin insanları bile arıyor olacaksın...
ve o günlerde dert diye,sıkıntı diye kafa yorduğun şeyler
küçük bi tebessüm olarak kalacak yanaklarında...
Birileri gelecek,birileri gidecek...kimileri kalacak...
ama sen hep seyredeceksin,öğreneceksin...
Belki eksileceksin belki de çoğalacaksın...
ama hep bişeyler uçuşucak etrafta,
ve hep esecek rüzgarlar senin başında deli deli...
Hep sen düşünüceksin herşeyi,ya da öyle sanacaksın...
Bazı akşamlar alacaksın eline sigaranı,gökyüzüne bakacaksın...
ve düşüneceksin acaba diye..!
Acaba kaç kişi benle birlikte aynı hislerle bakıyor bu yıldızlara...
acaba diyeceksin;
kaç umut sayarak dilek peşinde kayıp giden şu yıldızlardan...
Yine cevabını kendin vereceksin...orada bulacaksın aradıklarını...
o derin,zihnini sınırlandırmayan,eşsiz,uçsuz bucaksız gökyüzünde...
Çünkü o seni sorgulamayacak,
dinleyecek ve istediklerini gözünün önüne serecek...
Yalnız kalacaksın bazen...
yalnız olmasan da yalnız..!
Şöyle hafiften boynunu sağa doğru bükeceksin..
Bir el arayacak gözlerin...omzunda,sadece parmakları görünen bi el...
o bile yeterdi bee diyeceksin...
ama bulamayacaksın işte...!
Arkandan sana isminle haykıran o insanları göremeyeceksin...
ve göremediğin için yalnız kalacaksın...
değilsin ama sen yinede öyle hissedeceksin...
ve gün gelecek,sen;o binmeyi öğrendiğin bisikleti özleyeceksin..
belkide ilk uçurduğun uçurtmayı...
tırmanırken düştüğün o ağacı..!!
kesmişler işte o da yok artık diyeceksin..!
Annenin kokusunu arayacaksın...
Babanın ellerindeki o kudreti ve şefkati...
kardeşinle yaptığın yaramazlıklar burnunda tütecek...
El ele , omuz omuza attığın eylem adımlarından geriye
parke taşlarını sayacaksın..
gece vakti otomobili kaçırdığın günleri...
Sahil boyu yaşadığın derinlikleri...
beraber mama verdiğin kedileri,köpekleri..
belki de arkadaşlarınla zillerini çalıp kaçtığın günleri..
o mahalle ihtiyarlarını bile özleyeceksin...
ama onlarda göçtü bu mahalleden...bu dünyadan...
hissetmeye çalışacaksın o kıpır kıpır,
sürekli büyüyen çocuksu hücrelerini...
onlar ölmeye başlamadan önce seni nasıl deli gibi koşturduklarını
Sevgililerini hatırlayacaksın,kimi zaman kesilen damarları kimi zaman kırdığın kalpleri...keşke..!!
keşke diyeceksin..!
ama onlar seni duyamayacak...
ve biranda yerinden kalkıp kapıya doğru koşmak isteyeceksin...
Hatırlayıp bu düşünceleri...
ama kalkamayacaksın..!
dizlerinin bağı çözülmüş,yüreğini nasırlaşmış bulacaksın..
Düşünmeyi bırakıp boş boş dalacaksın duvarlara..
belki bir damla gözyaşı,belki zoraki bi dudak burkulması...
ve işte o gün anlayacaksın ki,çok fazla birşey kalmamış artık...
ne kadar yaşarsan ve ne kadar daha fazla nefes alırsan
o kar kalacak bu hayattan yanına
Yeniden ''Merhaba'' diyebilirsen eğer...

Ayrılığın kısa bir anatomisi..!

Çok seversin çok güzel günlerin geçer sonra tıkanır ilişki bir yerde kavga gürültü biter asıl olay şimdi başlar...
Biten bir ilişkide bir seven özleyen biri vardır bide seven ama nefreti olan biri vardır hatta bu nefret seni sevdiğini bilmesini bile engeller göremez sonra bir ara özlerde bu kişi ama sindiremez aşka gururu sokar..!
Hay s..keyim gururu aşkta gurur mu olurmuş lan !!
Yok arkadaş sen köpek gibi seversin köpekler gibi özlersin ama o öyle bir nefreti yerleştirmiştir ki kalbine söküp atmak nerdeyse imkansız gibi birşeydir..!
Yanındayken özlersin gözlerine bakarsın çekine çekine bir zamanlar senin gözlerine bakan gözlere...
Parfümünün kokusunu uzaktan alırsın deliler gibi sarılmak istersin kokusunu içine çekmek ama olmaz işte arkadaş bitmiştir bu ilişki !!
Kafanda bitiremedin biliyorum hala sevgilin gibi kıskanıyor özlüyorsun endişeleniyor merak ediyorsun ama yok lan yok işte artık kıskanma özleme endişelenme ne halt ediyorsa etsin...
Çünkü o bitirdi lan daha ne ağlayıp sızlanıyorsun oda özlüyor köpek gibi oda belki kıskanıyo hala seni ama o bu duyguların üstüne toprak atmış üzerinede nefret tohumları ekmiş daha ne yapacaksın...
Canın yancak tamam bunu s*ke s*ke çekeceksin aşk lan bu boru değil...
Belkide bulamayacak senin gibi birini daha bulamazsın beddua değil dua bu bulamaz inşallah ondan sonrada gelir sana bak demedi deme gelcek..!
En olmadı hakkını helal etme o zaman seve seve gelcek sırat köprüsünün başına senle buluşmaya helallik almaya...

Hiç bir benzer yanımız yok değil mi?
Fikirlerimiz görüşlerimiz çok başka aynı gibi gözükse de. 
Görünüşlerimiz de alakasız.
Yaşadığımız şehir aynı olabilir belki ama, kıtalarımız bile farklı aslında..
Birbirimize karşı hissettiğimiz duygularımız bile farklı..
Ben deli, sen zeki...
Ben dirayetsiz, sen mükemmel..
Ben deniz, sen güneş..
Çok farklıyız çok...
Mantıklı düşününce herşey apaçık ortada değil mi?
Ama neden olmuyor?
Neden ben mantığıma hep siktir çekip olmayacak bir hayalin peşinde koşuyorum?
Sevmezsin böyle karşında yakarılmasını, onu da biliyorum.
Çok şey biliyorum.
Çok şey taşıyorum bu gereksiz hafızamda.
Ama bilmediğim bir şey var.
Neden ben sana hala deli gibi a...

Neyse Siktiret...

Bunu da sevmemiştin zaten.
Gözlerin aynı şeyi bir kere söylemişti bana.
Hadi sen uyu, boşver beni.
Ben bir gün giderim elbet.
Özür dilerim...

Yoruldum lan..!

Yoruldum. İnsanlara alışmaya çalışmaktan yoruldum. Onları oldukları gibi kabullenmeye çalışmaktan, beni ne kadar incitirlerse incitsinler “o da öyle biri işte” demek zorunda olmanın eziciliği altında nefes almaya çalışmaktan yoruldum. anlamaya, anlayamasam da kabul etmeye çalışmaktan yoruldum. ‘kendime rağmen’ bir şeyler için çabalayıp durmaktan yani…

Özür dilemenin ****luğunu fark ettiğimden beri her şey daha da zor. 

anladım.‘zor’ demenin sadece kaçış, korkaklık olduğunu anladım.ardından imkansızın ne kadar kolay sarf edildiğini, ve aslında kolay olmayanı tanımlamak için fütursuzca harcandığını anladım. zor, beraberinde imkansızı getiriyor, nişanlı onlar. nişanı bozacak tek şeyse mantık… ya ‘imkansız’ ya da ‘zor’, ‘mantık’a aşık olmalı ve bu beraberlik çetrefilli yollara girmeden sonlandırılmalı aslında… kara kedi gibi değil ama, ak kedi gibi…‘zor’un imkansıza dönüştürülmesini tek başıma engelleyemeyeceğimi anladım.yalnız kovboyluğun her zaman mümkün olamayacağını yani…

Ne kadar inkar etmeye çalışsam da asla kaçamayacağım eninde sonunda her yolun kendisine çıktığı kahrolası çoğulluktan.

öğrendim.çoğulluktan kaçamayacağım için eninde sonunda kendi doğrularımın yanına ya ‘rağmen’i ya da ‘maalesef’i iliştirmek zorunda olduğumu öğrendim.‘veya’ya olan tahammülsüzlüğün atalarımız yüzünden ve atalarımız kaynaklı olduğunu keşfettiğimden beri tek başıma cılız sesimle marşlar söyleyip güçsüz kollarımla boş yere küreklere abanmamın, sonu belirlenmiş bir savaşa mağlup olduğu önceden kararlaştırılmış taraftan girmek demek olduğunu öğrendim. srödinger’in kedisinin o kutudan asla canlı çıkamayacağını, gerek srödinger’in gerekse kedinin tamamen fantastik bir evrende yaşadıklarını öğrendim…gerçekte ya onlarlasındır, ya da yoksundur; başka seçenek yok ve bunun aksini de iddia etmemeliyim yani…

çoğulluğumu iki kişiden oluşturmaya çalışsam, ‘ikinci’inin gücüne ve merhametine köpek gibi muhtacım.

biliyorum.muhtaç olunanın kendini nasıl tanrısallaştırdığını, muhtaca karşı nasıl da kolayca umursamaz ve aşağılayıcı olabileceğini biliyorum.çaresizliğin şiddetli ko(r)kusunu derinlerimde hissettiğim zamanlarda pes etmeye, boş vermeye ne kadar yakın olabileceğimi biliyorum. pes edişlerimin ardından gelen kabullenişlerimin benden ‘ben’i alacağını ve sonra, yeni söndürülmüş bir izmarit gibi kendime ve etrafımdakilere itici bir koku yayarak hem kendimden beni, hem de diğerlerinden kendimi tiksindireceğini biliyorum…‘ne olur’un ardından gelen ‘belki’lerin öldürücü darbelerini yani…

istemeyi bile sindiremeyen bedenim asla kaldıramayacak yalvarmayı….

yoruldum. tek başıma mümkünleştiremeyeceğim zorluklar için çoğulluğa muhtaç olup yalvarmaya çalışmaktan yoruldum…