Kimdir bu yorgun adam ?

São Tomé & Príncipe
Etrafındaki herşeyden yorulmuş yalnızlığın everest'ine ulaşmış beklentisiz yalnız ve çok yorgun bir ruha sahip genç bir beden var burda... Dünya dışında yaşayan sadece yazmayı seven biri...

Hacı bizde ne ararsan burda

15 Eylül 2016 Perşembe

Vazgeçilenler,Kaybedilenler ve asla geri gelmeyecek olanlar...

Merhaba arkadaşlar uzun zamandır yazmıyorum yazacak vakit bulamıyorum...
Biraz körelmiş gibi hissediyorum bu konuda ama amacımında profesyonel bir yazarlık yapmak olmadığını beni ve yazılarımı takip eden arkadaşlar bilir. 
Bir ton dünyalık dertlerle boğuşuyorum uzun zamandır. Bunları tek tek anlatsam her biri ayrı bir yazı dizisi olur herhalde o yüzden o işi şimdilik erteledim. Dertleri sıkıntıları tekrar gün yüzüne çıkarmakta istemiyorum açıkcası.
Hayat tümüyle beni ucu sonu olmayan bir solucan deliğine atmış gibi. Gerçi bende bu durumdan rahatsız değil gibiyim. 
Hayatım belirsizliklerle dolu bunu farketmek zor değil. Kalabalıklardan kaçıyorum, kaçtıkça yalnızlaşıyorum,yalnızlaştıkça kalabalıkları özlüyorum. Garip bir durum ama sebebini henüz çözebilmiş değilim. Sanki hem bireysel olarak hem toplumsal olarak bizi biz yapan insan yapan özelliklerimizi kaybetmişiz ve kaybetmeye de devam ediyoruz. Bu konu üzerinden çok derin tespitler yapabilirim aslında küreselleşme toplumların yozlaşması dünya düzeni milletsiz dinsiz ahlaki değerlerden yoksun insanlar topluluğu oluşturma çabaları vb. ama konunun sosyoloji ve siyasete kaymasını istemiyorum bugün.
Uzun zamandır yalnızım bilenler bilir. Eski defterleri hiç açtırmayın bana sayfa da olan diğer yazılarımı okuyun mevzuyu az çok anlarsınız.
İlişki konusunda insanlara bakış açım çok değişti yaşadığım bir olay sonrasında ve hala da değişmeye devam ediyor kötü olanda sürekli bir değişkenlik ve belirsizlik içinde olması.
Çoğu insanın sahip olamayacağı şeylere sahibim.
Yeri geldi makam mevki sahibi oldum yeri geldi maddi açıdan çok iyi durumda oldum dibi de zirveyi de gördüm etrafımdan onlarca insanın ayrılmadığı zamanlarda oldu iki çift laf etmek için bütün herşeyimi vermeye razı olduğum halde yanımda kimsenin olmadığı zamanlarda oldu.
Zirvedeyken de dipte olduğumda da tek birşeyden asla vazgeçmedim şükretmekten.
Şuan bayramın son gününü de geride bıraktık. Bütün bir bayramı ailemden sevdiklerimden ayrı geçirdim. Sebebi ne olursa olsun sizce buna değer mi ?
Bence değmez ama işte hayat dediğimiz şey ne zaman tam anlamıyla bizim kontrolümüzde oldu ki ?
Hayatımın geri kalanını şekillendirmek için bir çok şeyden fedakarlık yapıyorum. Şöyle arkamı dönüp baktığımda yaptığım fedakarlıklar ulaşacağım menzile değer mi diye bir muhasebe yaptığımda çoğu zaman değmiyor be. İnsanı da hayattan soğutan tam olarak bu aslında. Yaptıklarımızın yaşayacaklarımıza değmeyecek olması.
Çocukken ne çok şey hayal ederdik. Ne kadarı oldu o hayal ettiklerimizden ne kadarı olmadı hiç bunları teraziye koyup tarttınız mı? Belki hayallerinizin çoğunu gerçekleştirmiş olabilirsiniz benim gibi
Peki bu hayal ettiklerinize ulaşmak için nelerden vazgeçtiniz ?
Değdi mi ?

Benim için şuan ki kazanımlarımın hepsini tek kalemde silip atarım geçmişte ki vazgeçtiğim şeyleri geri almak için. Ama ne yazık ki henüz zaman makinesi keşfedilmedi.

Yaptıklarımız hatalarımız doğrularımız vazgeçtiklerimiz kaybettiklerimiz bunların hiç biri geri gelmeyecek biliyorsunuz değil mi?
Ben bunların geri gelmeyeceğini çok acı tecrübelerle öğrendim.
Size bir uyarı yapmak değil amacım bunlardan kaçış yok ben sadece bu olacaklara sizi hazırlamaya çalışıyorum.

Hiç birşeyin geri gelmeyeceğini öğrendikten sonra benim için hayat çok değişti...

Bunları öğrendikten sonra ilk yaptığınız şey kendiniz için yaptığınız bütün planları çöpe atmak oluyor artık kendinizi düşünmeyi sona bırakmayı geçtim kendinizi hiç mi hiç düşünmüyorsunuz.

Ne kadar kötü birşey olduğunu tahmin bile edemezsiniz.

İnanç boyutuna girmeden ne kadar kötü olduğu hakkında şöyle bir benzetme yapmak istiyorum matrix i izlemeyen yoktur aramızda değil mi ?

Şimdi o evreni düşünün bir simülasyondayız herkes bir hayat yaşıyor belli kodlarla yazılmış belli sınırlar içinde fakat herşey simülasyonun kontrolünde olmasına rağmen bize bir zeka akıl irade verilmiş. Ama ne kadar uğraşırsan uğraş belli sınırların dışına çıkamıyorsun ama sen bu sınırların olduğunun hayatın bir simülasyon olduğunun farkında değilsin.
Bu durumda ne olur olduğu kadar der hayatı yaşamaya devam edersin değil mi çünkü senin sınırların zaten sensin.
Şimdi gelelim işin bokunun çıktığı noktaya herşey güllük gülistanlık giderken yaşadığın hayatın kontrolünün aslında sende olmadığını herşeyin belli bir kontrol altında olduğunu anlıyorsun. Ve bunu bilen dünya üzerinde ki tek kişi olduğunu düşün birde.
Etrafında insanlar güzelce yaşarken sen düşün düşün kafayı yiyorsun. 

Benim durum az çok buna benziyor işte artık bir çok şeyi yaşadım çözdüm gördüm...
Bu yüzden artık kendimi düşünmüyorum düşünemiyorum.
Biraz olsun hayata tekrar bağlanmak istiyorum ama ne kadar çabalarsam çabalayım belli bir noktadan sonra kopuyorum olmuyor...

Ama yukarı da bir yerde dediğim gibi ne yaşadıysam ne yaşıyorsam şükrettim ve şükrediyorum...

Bu yaşadıklarımın temelinde yatan ne bilmiyorum ama bunun çözümüne yalnızlık konusu çözmekle başlamam gerektiğini biliyorum...

Bu da en zor çözülecek sorunların başında geliyor bakalım ne yapacağız...

Sevmekten ve şükretmekten vazgeçmeyin...,

Görüşmek üzere..... Umarım...

3 yorum:

  1. yazdıklarınız benim kafamda dolanan sorular size özelden nasıl ulaşırım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kusura bakmayın yoğunluktan dolayı pek ilgilenemedim buralarla kursad.yildirim@hotmail.com bu adrese mail atabilirsiniz.

      Sil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil